Kış aylarında bedenin direnci düşer ve vücut hastalıklara açık hale gelir. Nezle, grip, soğuk algınlığı, sinüzit gibi üst solunum yolu hastalıkları bakteri ve virüsün neden olduğu hastalıklar arasındadır. Bunun yanı sıra bademcik iltihabı, faranjit ve larenjit de soğuk kış aylarında çoğunlukla görülen hastalıklardır. Tüm bu hastalıklar özellikle toplu yaşam alanlarında yani okullarda, iş yerlerinde, alışveriş merkezlerinde salgınlara neden olabilmektedir.
Günlük hayat rutininin aksamaması, vücudun hastalıklara teslim olmaması için bedenin direncini ayakta tutmak ve böylece hastalıklardan bir nebze korunmak gerekir. Üst ve alt solunum yolu hastalıklarının solunum yoluyla yayıldığı düşünüldüğünde, hastalık salgınlarının olduğu dönemlerde koruyucu ekipmanlarda kullanmak gerekebilir.
İçerik
Vücut Direnci İçin Yapılması Gerekenler
Kış Aylarında Nasıl Beslenmeliyiz
Vücudun ayakta kalabilmesi için beslenme en temel fizyolojik ihtiyaçlardan biri olsa da kış aylarında ağırlıklı olarak tüketilmesi gereken besin grupları bulunmaktadır. Tüm besin gruplarından (et grubu, süt grubu, meyve ve sebze grubu, tahıllar) yaşa ve bedensel yapıya göre tüketilmesi gerekirken vitamin ve mineraller içeren besin gruplarına hastalıklardan korunmak için ağırlık verilmektedir. Bunlardan en bilineni ise C vitamini içerek besinlerdir. Portakal, mandalina, kivi, kapya biber içerisinde en çok C vitamini barındıran yiyecekler arasındadır. Her besin grubu her vitamin grubundan içerse de, 1 adet kivi günlük C vitamini ihtiyacını karşılamaktadır. Vitaminler bedenin enzimlerini harekete geçirmek için kullanılan puzzle parçaları gibidir. Bu parçalar olmazsa beden yavaşça çöker ve işlevlerinde aksaklıklar meydana gelir. Kış dönemlerinde ise bedenin yaz aylarına göre iki kat daha ayakta durması gereken zamanlardır. Özellikle salgınların olduğu dönemlerde bedeni hastalıklardan korumanın birinci yolu ise beslenmedir.
Vitaminler arasında bağışıklık sistemini kuvvetlendiren diğer bir vitamin ise E vitaminidir. E vitamini, cilde iyi gelmesi ile bilinen, kozmetik ürünlerin içerisinde en çok aranan vitaminlerden olsa da, tüketiminde bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiği bilinmektedir. Günlük hayatta sıklıkla tükettiğimiz ve E vitamini açısından zengin gıdalar şöyledir:
- Badem: Kuru yemişler arasında sevilerek tüketilen ve bir çok diyet listesinde belli bir oranda ara öğün olarak tüketilen badem, kavrulmadan çiğ olarak tüketildiğinde daha faydalıdır. E vitamini açısından zengin olan badem, her mevsimde kolaylıkla ulaşılabilir ve tüketim içinde herhangi bir işlem gerekmez.
- Ay ve kabak çekirdeği: Severek tüketilen ve masum bağımlılıklar yapan çekirdek grupları, tüketiminde genellikle kavrulmuş olanı tercih edilir. Fakat ay ve kabak çekirdekleri kavrulup tuza bulandıkları zaman içerisindeki E vitamini değeri düşmektedir. E vitaminini en üst düzeyde bulundurdukları zaman çiğ olarak tüketildikleri zamanlardır.
- Ispanak, karalahana ve maydanoz: Yeşil yapraklı sebzelerin içerisindeki E vitaminini en yararlı şekilde tüketmek için, haşlanarak tüketilecekse uzun süre kaynatılmamalı, buharla haşlama işi yapılmalıdır. Maydanoz genellikle salata içerisinde tüketilse de, sıcak suyla çayı hazırlanarak da tüketilebilir.
- Bitkisel yağlar: Tohumların içerisinde bulunan ve özel yöntemlerle elde edilen bitkisel yağlar, içerdiği E vitamini yönünden zengin besin kaynaklarıdır. Özellikle buğday yağının barındırdığı E vitamini, diğer tohum yağlarına göre daha zengindir. Yapılan salatalara soslar hazırlanarak rahatlıkla kullanılabilir.
Vücut Direncini Artıran Bitkisel Karışımlar
Vücut direncinin zayıflayıp dinlenerek geçen özellikle üst solunum yolu hastalıklarının hafifletilmesi ve daha [vurgula renk=”kırmızı”]hızlı bir iyileşme için bitkisel çaylar[/vurgula] çoğunlukla işe yaramaktadır. Bitkisel çayların tüketilmesinden ziyade hazırlanması da önem arz etmektedir. Her çayın belli bir demlenme zamanı ve karışımların oranı bulunmaktadır. Aktarlarda kolaylıkla bulunabilen bitkisel çay malzemeleri ile evde kolaylıkla hastalıklar tedavi edilebilir.
Zencefil Çayı
Özellikle kış aylarının favorisi haline gelen zencefil, öksürük, mide bulantıları, soğuk algınlığına birebirdir. Taze zencefil ile hazırlanan çay, sıcak ya da ılık bir şekilde tüketildiğinde kısa bir sürede etkisini göstermektedir. Üst solunum yollarının hastalıklarında en çok görülen boğaz ağrısına da iyi gelmesi ile bilinen zencefil, toz haline getirilip bal ile karıştırıldığında da boğaz ağrılarını anında geçirmektedir.
Zencefil çayını hazırlamak için 20 gram taze zencefilin kabukları soyulur ve 1 bardak kaynayan suya dilimlenir, ağzı kapalı bir şekilde 10 dakika kadar demlenir. Demlenen zencefil çayını bardağa aldıktan sonra ılık hale geldikten sonra içerisinde limon ya da bal eklenerek tüketilebilir. İçerisine eklenen bal ve / veya limon tatlandırmasının yanı sıra anti-oksidan etkisiyle de daha faydalı hale gelecektir.
Kuşburnu Çayı
İçerisinde bulundurduğu yüksek C vitamini nedeniyle ekşi bir tadı olsa da vücut direncinin artmasında oldukça etkilidir. Taze halinin bulunması zor olsa da kuru hali her aktardan bulunabilir ve bir miktar sıcak su ile demlenerek tüketilebilmektedir. Üst solunum yolu hastalıklarının dinlenme dönemlerinde çokça tercih edilmesi gereken bitkisel çaylardan olan kuşburnu, demlendiği zaman kırmızı bir renk alır ve içerisine tatlanması için bir miktar bal koyulabilir.
Hazırlarken 1 bardak kaynayan suyun içerisinde atılan 2 tatlı kaşığı koyulan kurutulmuş kuşburnu meyvesi, 10-15 dakika ağzı kapalı şekilde demlendikten sonra içerisinden kuşburnu çıkartılarak tüketilir. Sıcak ya da ılık bir şekilde tüketilebilen kuşburnu, içerisine koyulacak olan 1 çay kaşığı bal ile de tatlandırılabilir.